Gül Hastalığı Nasıl Geçer
Gül hastalığı nasıl geçer, gül hastalığı nedir, gül hastalığı nedenleri nelerdir, gül hastalığı belirtileri nelerdir. Gül hastalığı hakkında herşey.
Gül hastalığı nasıl geçer sorusuna cevap olarak yazılmış bilgi amaçlı makale. Gül hastalığı nasıl geçer sorusunun cevabı makalenin devamında yer almaktadır. Gül hastalığı nasıl geçer sorusundan önce gül hastalığı hakkında kısaca bilgi verelim.
Gül Hastalığı Nedir ?
Gül hastalığı her yaşta görülebilen, fakat sıklıkla 10-35 yaşlara arasında rastlanılan döküntülü bir deri hastalığıdır. Döküntü bir kaç hafta veya yıl sürebilir. Genellikle hastalık kalıcı bir iz bırakmaz, fakat esmer kişilerde zaman içinde gerileyen kahve renkli lekeler kalabilir.
Gül Hastalığının Diğer Bulguları Nelerdir ?
Bu hastalık göğüs veya sırtta geniş pembe bir leke şeklinde başlar. Bu lekeye madalyon belirtisi denir. Sıklıkla bu leke halka şeklini alıp orta kısmı solar, bu nedenle de mantar sanılıp mantar ilaçları uygulanabilir. Bu döküntü mantar enfeksiyonu olmadığı için bu kremler faydalı olmaz. Bir kaç hafta içinde çok sayıda pembe döküntü meydana gelir, hatta bazen yüzlerce döküntü gövde kollar ve bacaklarda görülür. Döküntü boyunda, nadiren yüzde görülebilir. Bu döküntüler madalyon döküntüsün den daha küçüktür ve yine mantar hastalığı ile karıştırılabilirler.
Döküntüler ovaldir ve sırtta çam ağacına benzer şekilde dağılırlar. Bazen hastalık çok şiddetli ve yaygın olabilir. Hastaların yarısında kaşıntı vardır, özellikle sıcakta kaşıntı artar. Ara sıra halsizlik ve ağrı gibi diğer bulgular görülebilir. Bu döküntü genellikle 6-8 haftada geriler. Fakat bazen daha uzun da sürebilir. Fiziksel aktiviteler ve sıcak banyo döküntüyü arttırabilir. Bazı olgularda döküntü geriledikten bir kaç ay sonra tekrarlayarak bir kaç ay sürebilir.
Gül Hastalığının Nedeni Nedir ?
Hastalığın nedeni belli değildir. Sebebi bir bakteri veya mantar enfeksiyonu değildir. Ayrıca bir alerjik reaksiyon da değildir. Herhangi bir iç hastalıkla ilişkisi yoktur. Bir virüsün bu döküntüye neden olabileceği düşünülebilir. Diğer viral enfeksiyonlardaki gibi hastada halsizlik ve yorgunluk bulunabilir. Fakat hastalığın virüs enfeksiyonu sonucunda oluştuğu ispatlanmamıştır. Diğer virüs enfeksiyonlarının aksine Pitriasis rozasea kişiden kişiye bulaşmaz.
Gül Hastalığı Tanısı Nasıl Konulur ?
Tanı dermatolojik muayene ile konulur. Pitriasis rosea genellikle sırtı, boynu, göğsü, karnı ve kol ve bacakların üst bölümünü etkiler. Döküntü farklı kişilerde farklı biçimlerde görülebildiğinden bazen tanıda zorluk çekilebilir. Döküntünün sayısı ve boyutları kişiden kişiye değişir, ara sıra döküntü vücudun farklı alanlarında, örneğin vücudun alt kısmı ve yüzde görülebilir. Gövdede ki mantar enfeksiyonu ile karıştırılabilir. Bazı ilaçlara karşı olan döküntülerde pitriasis roseaya benzeyebilir. Dermatoloji Uzmanınız tanı koymak için bazı kan testleri isteyebilir, gerekirse biyopsi yapabilir.
Gül Hastalığı Tedavisi için Şifalı Bitkiler Nelerdir ?
Aloe Vera Jeli : Ciltteki iltihaplara ve güneş yanıklarına karşı oldukça etkili, İltihaplı çıban ve sivilcelerin yok edilmesini sağlıyor. Ciltte oluşan yaraların iyileşmesini sağlamakla kalmıyor, yara izlerinin de yol olmasını sağlıyor. (kaynak:pufnoktalari net)
Ayı Üzümü Yaprağı Ekstraktı : Bu meyve içerisindeki mükemmel meyve asitleri ve diğer bileşenler, enflamasyon ve ağrılı durumları azaltır. Yara, yanık ve çürük bölgeler için bir takım faydalar sunabilmekte ve iyileşme sürecini hızlandırabilmektedir. (kaynak:1organik com)
C Vitamini : Vücudunuzdaki yaralanmaların sebebi ne olursa olsun, uygulayacağınız doğal C Vitamini içeriği sayesinde. Yararlarınızın zamanla çok daha hızlı bir şekilde iyileştiğini gözlemleyebilirsiniz. (kaynak:diyadinnet com)
Provitamin B5 : Cilt bakımında sıkça kullanılmaktadır. Özellikle cildin yorulduğu, yıprandığı kimyasal peeling benzeri uygulamalardan sonra cilde bakım yapmanın ve cildi beslemenin önemi artmaktadır. (kaynak:sebisimyaci com)
Kayısı Çekirdeği : Cilde doğal bir canlılık ve parlaklık kazandırır. Bu yağın farklı bitkisel yağlarla bir araya getirilmesiyle oluşturulan formüller cildin korunmasını ve yenilenmesini sağlıyor. (kaynak:milliyet com tr)
Isırgan Yağı : Cildin bağlantı dokusunu güçlendirmesi sebebiyle “gençlik yağı” olarak da tanımlanır. (kaynak:yag gen tr)
Zeytinyağı : Ciltteki döküntülerin, kızarıkların geçmesinde etkilidir. E vitamini ve antioksidanlar açısından zengin özleri sayesinde ciltte döküntü olan yerlere faydalıdır. (kaynak:mavikadin com)
E Vitamıni : Cilt sağlığını da koruyarak daha genç bir cilde sahip olmanızı sağlar. (kaynak:evdesifa com)
Çörek Otu Yağı : Ciltte doğum lekeleri, sivilce izleri ve cilt yaraları sonrasında meydana gelen cilt lekeleri üzerinde olumlu etkilere sahiptir. Cilde biriken ölü derinin atılmasını ve cilt hücrelerinin yenilenmesine yardımcı olur. (kaynak:corek gen tr)